İnatçı davranış aslında anne-baba ve çocuk arasındaki bir güç savaşı olarak görülebilir. Savaşın nedeni ise "kimin dediği olacak" çatışmasıdır. Bebeklik döneminde anne-babaya tamamen bağımlı bir birey iken fiziksel ve bilişsel becerilerin gelişmesi ile bağımsızlığa doğru ilk adımlar atıldığında ister istemez sınırlar ve çatışmalar ortaya çıkar.

Sağlıklı gelişimini sürdüren her çocuk doğal olarak çevresini keşfetmeyi ve bağımsızlaşmayı ister, tabi ki bunu yaparken her zaman anne-babanın koşulsuz sevgisini ve güvenini de hissetmeye ihtiyaç duyar. İlk bir yıldan sonra bebek için dış dünya daha ilgi çekici bir yer haline gelir. Özellikle yürümeye başladıktan ve ilk kelimeler ile isteklerini anlatmaya başladıktan sonra anne-babanın güvenli kollarından ayrılıp yeni keşifler yapmak cazip hale gelir.

Yeni beceriler geliştikçe çocuk yapabileceğini, başarabileceğini, kontrol edebileceğini keşfeder ki, bu keşif anne-babanın hayatını hiç de kolaylaştırmaz. Artık küçük kâşifi göz önünde tutmak da kontrol etmek de hiç kolay değildir. Küçük çocuk kendi planlarını uygulamaya geçirmek isterken anne-babanın kural ve sınırlamalarıyla karşılaştığında ise bitmek bilmeyen "inatlaşmalar" hayatın bir parçası olur.

Ebeveynleri çocuklarını korumak için belirlediği kurallar ve sınırlar çocuğun merakı ve keşfetme dürtüsü ile çatışırlar. Tabi ki küçük çocukların kuralların altında yatan nedenleri anlaması mümkün değildir, onlar sadece engellendiklerini hissederler ve bunun karşılığında da pes etmek yerine daha büyük bir kararlılıkla savaşırlar, "hayır, benim istediğim olacak".

Çoğu zaman inatlaşmaların sonunda anne-baba çocuğun istediğini yapsa bile küçük çocuğu sakinleştirmek mümkün olmayabilir. Engellenmek büyük bir öfke nöbetini tetikleyebilir. Böyle durumlarda küçük çocuklar duygularını tam olarak kontrol edemedikleri için tepkilerini oldukça şiddetli olarak gösterebilirler.

İnatçılık ne zaman başlar?

Çocuklar ile ebeveyn arasındaki ilk inatlaşmalar genellikle 2 yaş döneminde ortaya çıkarlar. Bu yaş döneminde ortaya çıkmasının nedeni ise, bebeklik dönemde her bakımdan anne-babaya bağımlı olan çocuğun gelişen beceriler sayesinde kendi başına dünyayı keşfetmeye hazır hale gelmesidir. Yürümeye başlayan bebek artık kendi başına uzaklara (yan oda, ya da mutfak) gidebileceğini fark eder, konuşarak (tek kelimeler bile olsa) kendi istek ve ihtiyaçlarını daha rahat anlatır. Artık kendi dünyasını kontrol edebildiğini keşfeder ve bu duygu onu heyecanlandırır.

2-3 yaş dönemine kadar genellikle daha sakin, uyumlu olan çocuklar bu dönemde sık sık anne-baba ile inatlaşamaya başlar ve sonunda da öfke krizleri yaşayabilirler. Bunun nedeni anne-babayı sinirlendirmek, yaramazlık yapmak değildir, sadece istekleri engellendiğinde tepkilerini gösterebilmek için başka yolları olmadığı içindir. Bu yaş döneminde çocuklar henüz öfkelerini kontrol etme ve yönlendirme becerisine sahip değildirler.

Bu dönemde çocuklar davranışlarının kendi kontrollerinde olduğunu keşfetmeye başlarlar. Dış dünya artık daha ilgi çekicidir. Merak duygusu çocukları harekete geçiren ve gelişimlerini sağlayan önemli bir güçtür. Merak ile birlikte kendi başına başarabilme dürtüsü çocukların yeni keşiflerde bulunmasına neden olur. Buraya kadar her şey yolunda gibi görünse de, çocuğun içten gelen bu dürtüleri ile ebeveynleri sınırları karşı karşıya geldiğinde ciddi bir çatışma ortaya çıkar. Örneğin yürümenin ve koşmanın tüm keyfini çıkarmak isteyen bir çocuğun sokakta annesinin elini tutmasını istemek bir öfke nöbeti için yeterli bir nedendir.

2-3 yaş dönemi çocukları hayatın en büyük kaosu ile karşı karşıya kalırlar kendi isteklerinden vazgeçmek ya da pes etmemek... Anne-babalar için bu dönemde sakin ve sabırlı kalabilmek oldukça zordur. Çünkü günlük hayat içinde bir krizin ne zaman ortaya çıkacağı hiç belli değildir. Sabah kahvaltıda sütün hangi bardak ile içileceği, parka giderken şapka takılıp takılmayacağı, üstünde kıyafetleri olduğu halde havuza girilip girilemeyeceği vb. birçok olay inat savaşlarının nedeni olabilir. Konu ne olursa olsun tüm çatışmaların altında aslında tek bir neden vardır kendi isteklerini gerçekleştirmekte başarılı olmak. Bu yaş döneminde çocuklar ihtiyaçlarını ertelemeyi henüz öğrenmemişlerdir, istekleri karşılanmadığında doğal olarak hayal kırıklığı yaşarlar ve üzüntülerini göstermek için ellerinde kullanabildikleri tek bir yöntem vardır, o da inatlaşmak ve gerçekleşmediğinde ağlamak ve öfke nöbetine tutulmak.

İnatlaşmak çocukların ebeveynlerin sınırlarını test etmeleri ve nerede duracaklarını öğrenmeleri için gerekli olan bir süreçtir. Çocuklar inatlaşarak ebeveynin sabrını denerken, aslında test ettikleri sınırların nerede olduğudur. Markette yüksek sesle ağlayıp şeker istersen bunun sonucunda ne olur? Annem bu davranışıma nasıl tepki verir? Çocuklar sürekli olarak deneyimlerinden çıkardıkları sonuçlar ile davranışlarını şekillendirirler. Çocuğun kabul edilebilir ve kabul edilemez davranışları öğrenebilmesi için anne-babanın verdiği tepkiler çok önemlidir. Bu tepkilere göre bir sonraki davranışını ve sonunda alışkanlıklarını şekillendirirler.

Çocuğun inadıyla başa çıkmak

Her ne kadar inatçılığın bir yaş ve gelişim dönemi özelliği olduğu belirtilse de anne-baba olarak bu davranışla başa çıkmak oldukça zorlu bir deneyimdir. Öncellikle ilk zorlu soru; İnatlaşan bir çocuğun istediğini yapmak ya da yapmamak? Hangisi daha

doğru? İkinci zorluk ise inatlaşan, bağırıp, itiraz eden bir çocuk karşısında nasıl tepki vermeli? Kızmak ya da sakin kalmak.

İnatçı bir çocuk karşısında en sakin ebeveyn bile duygularını ve tepkilerini kontrol etmekte zorlanabilir. Sabrın sınırlarını zorlayan küçük bir çocukla nasıl baş edilebileceğine dair farklı uygulamalar önerilebilir. Özellikle 2-3 yaş grubundaki inatçılık krizlerinde bir defasında işe yarayan bir uygulama bir sonraki krizde etkili olmayabilir. Genellikle yardımcı olmayan tutum ise çocukları azarlamak ve tehdit etmektir. "Ağlamayı hemen kesmezsen..." gibi cümlelerin çocuğu sakinleştirmek ya da inadından vazgeçirmekte etkili olmadığı aksine sürekli azarlanan çocuğun bir süre sonra anne-babayı hiçbir durumda dinlememeye başladığı bilinmektedir.

İnatçılığı bir dönem özelliği olarak kabul etsek bile bu dönem içinde anne-babanın her zaman sakin, anlayışlı ve sabırlı olması mümkün değildir. Ancak yorgun, stresli bir ebeveyn daha kolay sinirlenip, sabrını sürdürmekte zorlanabilir. Ebeveynlerden biri ya da ikisi gergin bir dönem geçiriyorsa çocuğun gerçek ihtiyaç ve duygularını anlamakta zorlanabilir. Bu nedenle olması gerekenden daha katı, daha sabırsız davranabilirler ki bu var olan durumun giderek zorlaşmasına, krizlerin sıklığının ve şiddetinin artmasına neden olabilir.

İnatçılık karşısında ebeveynler çaresizlik (bu çocukla nasıl baş edeceğim?), endişe (daha bu yaşta bu kadar öfkeli ve inatçı ise ilerde ne olacak? Yorgunluk (Her gün aynı şeyleri yaşamaktan bıktım), kızgınlık (Sen artık sabrımı taşırdın, iyi bir cezayı hak ettin) ve suçluluk (nerede yanlışlık yapıyorum, yeterinde iyi bir anne-baba olamadım) duygularını hissedebilirler. Tüm bu duygular ise inatçılıkla baş etmeyi olduğundan daha zor bir hale getirir.

Çocuklar anne-babalarını oldukça iyi gözlemlerler. Bu nedenle en iyi yöntem genellikle çocukla iletişimde samimi ve dürüst olmaktır. Kızdığınız halde sakin kalmaya çalışmak, dişlerinizi sinirden sıkarken hiçbir şey olmamış gibi davranmak ya da nasıl davranacağınız hakkında kendinizle veya eşinizle çelişkiye düşmek, inat krizleri ile baş etmenizde size yardımcı olmaz. Çocuklar için ideal ebeveyn hiç sinirlenmeyen, hata yapmayan ebeveyn demek değildir. Tam tersine duygularını uygun şekilde ifade edebilen ebeveynlerin çocuklarının sosyal ve duygusal gelişimleri olumlu yönde olmaktadır.

Anne-babanın öncelikle kendi duygularını anlamaya çalışması çocuğun davranışlarına nasıl tepki vereceğini belirlemede yardımcı olacaktır. İnatlaşan bir çocuğu azarlamak, fiziksel olarak cezalandırmak, güç savaşına girmek hem sorunun çözülmesinde hem de anne-baba- çocuk arasındaki iletişimde olumsuz etkilere neden olacaktır. Her ne kadar çocuğun inadını kırmak, hırçınlığı ile baş etmek kolay olmasa da soğukkanlı kalmayı başarıp o anki duruma uygun çözümler bulmaya çalışmak daha etkili olacaktır. İnatlaşan bir çocukla güç savaşına girmek, inatlaşmayı

devam ettirmek, ya da o anda uzun mantıklı açıklamalar ile onu vazgeçirmeye çalışmak genellikle işe yaramayacaktır. Çocuklar kriz anında açıklamaları duymazlar, en etkili çözümler ya sorun ortaya çıkmadan ya da ortalık sakinleştikten bulunanlardır.

Bazı durumlarda anne-baba inatlaşamaya neden olabilecek olayları önceden tahmin edebilirler, böyle zamanlarda öngörülü davranmak, sorun ortaya çıkmadan müdahale etmek daha kolay olabilir. Örneğin alışveriş sırasında çocuğunuzun mutlaka bir süre sonra "eve gidelim" diye tutturacağını biliyorsanız, zamanlamayı ona göre planlayabilirisiniz. Böylece başka insanların yanında zor bir durumda kalmaktan kurtulabilirsiniz.

Anne‐babalara öneriler

  • Çocuğunuzu ciddiye alın. Küçük çocukların inatçı davranışları ya da öfkeleri bazen yetişkinlere eğlenceli gelebilir. Ama onun için o an yaşanılan duyguların çok yoğun ve önemli olduğunu unutmayın.
  • İnatlaşmaları ile sizi ne kadar bıktırırsa bıktırsın sevginizi geri çekerek onu cezalandırmayın "Böyle davranırsan artık seni sevmeyeceğim".
  • İnatçılık bir kişilik özelliği de olabilir, kendinizin nasıl bir model olduğunuza dikkat edin. Eğer siz her zaman benim dediğim olacak diyen bir ebeveynseniz çocuğunuz bu özelliğini sizden almış olabilir.
  • Esneklik sağlayabileceğiniz durumlarda krizler ortaya çıkmadan alternatifleri değerlendirin. Böylece çocuğunuz sadece inat ettiği için bir hak elde ettiğini düşünmeyecektir.
  • Küçük yaş döneminde inat ile baş etmenin en etkin yolu genellikle ilgiyi başka yöne çekmektir. Bu anne-babanın yaratıcı çözümler bulması anlamına gelebilir.
  • Esnek olmak ya da sakin olmak gerekli olduğu kadar sınırlar ve kurallar belirlemek de gereklidir. Çocuklar sürekli özgür olmak isterler ancak bu onlar için her zaman en iyi olan değildir. Tam aksine çocuklar belli kural ve sınırlara ihtiyaç duyarlar, böylece kendilerini güvende hissederler. Kişiliğinin ve güven duygusunun gelişmesi için çocuğun sınırlara ihtiyacı vardır. Her istediğini yapabileceğini düşünmek ileriki yıllarda büyük hayal kırıklığı ve yetersizlik duygusu yaşamasına neden olacaktır.
  • Kurallar ve sınırlar kısa, net bir şekilde açıklanmalı ve tutarlı bir şekilde uygulanmalıdır.
  • Değişimleri ya da yeni durumları önceden haber verin. Böylece ona uyum sağlaması için zaman tanımış olursunuz.
  • İnatlaşmaların güç savaşına dönmesine izin vermeyin. Kazanan ve kaybeden durumu yaratmak krizlerin artmasına neden olabilir. Eğer çocuk inatçılığı karşısında anne-babayı pes ettirebildiğini gözlemlerse bu davranışın tekrarlama olasılığı artar. Böylece çocuk sürekli olarak anne-babanın koyduğu sınırları test etmeye, zorlamaya ve yıkmaya çalışmaya başlat. Aksi bir durumda eğer anne-baba genellikle uyguladıkları baskı ile çocuğun isteklerinden vazgeçtirir ise o zamanda çocuğun bağımsız bir birey olması zorlaşabilir.
  • Bazı durumlarda müdahale etmek yerine görmezden gelmek daha yararlı olabilir. Genellikle çocuklar olumsuz da olsa anne-babanın ilgisini çekmek isterler, eğer inatlaşma giderek uzuyor ve uzlaşma sağlanamıyorsa ilginizi başka bir yere vermek sizi rahatlatabilir. Ancak çocuğunuzun size ihtiyaç duyduğu anda teselli etmek için yanında olacağınızı bilmesi önemli.
  • Anne-babalar sakin ve tutarlı davranıp, çatışmaları çözümleyecek şekilde davranabilirse, çocukla güç savaşına girmeden, kendi kızgınlıklarının farkına varıp, duygularını uygun şekilde ifade edebilirlerse inatçı çocukla baş etmeleri kolaylaşacaktır. Krizler sırasında soğukkanlı davranmak zor olabilir, ama en azından daha sonra üzerinde düşünüp farklı çözüm yolları bulunabilirse çatışmalar azalacaktır. İnatçılık bir kişilik özelliği olsa da altında yatan duyguyu ve ihtiyacı anlamaya çalışmak çocuğunuzla iletişiminizi güçlendirmek için yardımcı olabilir.

Ece Akın Bakanay

Uzman Psikolojik Danışman